Komplo 22 Yıldır Devam Ediyor!

 

Uluslararası bir komplo ile 15 Şubat 1999 yılında Türkiye’ye teslim edilen Kürt Halk Önderi Sn. Abdullah Öcalan’a uygulanan komplo bugün hala devam ediyor.

Sn. Öcalan Ortadoğu’da emperyalist-kapitalist modernite güçlerinin uyguladığı ve toplumları parçalayan ideolojilerini ifşa etmiş, bu güçlerin sömürü sistemlerini kurma alanı olan Ortadoğu coğrafyasına ve halklarına özgür-eşit bir gelecek vadeden paradigmasını armağan etmiştir. Bu karşı çıkış ve özgürlük paradigması karşısında Türkiye ile ortaklık yapan uluslararası güçler bir komplo ile Sn.Öcalan’ı fiziken tutsak etmiş ve tutsaklık bugün yaşanan hukuksuzlukların “meşruluk” zemini haline getirilmiştir.

22 yıldır “Askeri Yasak Bölge” ilan edilen İmralı Cezaevinde bütün hukuk normları ve uluslararası sözleşmeler ihlal edilerek mutlak bir tecrit uygulanmaktadır. Telefon hakkı, ailesi ve avukatları ile görüşme hakkı, basın-yayına ulaşma hakkı tamamen elinden alınmış, tek kişilik hücresinde tecrit edilmiştir. Bütün tutsakların temel hakkı olan avukat ile görüşme hakkı fiili olarak 27 Temmuz 2011’de durdurulmuş, 8 yıl sonra ilk kez 2 Mayıs 2019 tarihinde açlık grevlerinin neticesinde 4 kez daha görüşülebilmiş, sonrasında avukat görüşü yeniden fiili olarak askıya alınmıştır. 2020 yılı içerisinde sadece iki kere telefonda ailesi ile görüştürülmüş, en son kendisinden 10 ay önce pandemi tehdidi üzerine 27 Nisan 2020 yılında haber alınabilmiştir. CPT tarafından hazırlanan raporlarda bunun bir insan hakkı olduğu defalarca dile getirilmesine rağmen ne CPT ne AİHM ne uluslararası güçler bu hukuksuzluğun ortadan kaldırılması için herhangi bir yaptırım uygulamamış, bu hukuksuzluğa göz yumulmuştur. CPT’nin temel görev alanı olan işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamelenin önlenmesidir. Bu muamelerlein hepsi çok derin bir şekilde 22 yıldır İmralı Adası’nda uygulanırken CPT’nin açık bir şekilde sessiz kalması uluslararası güçlerin etkisi olduğunu, İmralı Adasına karşı ayrımcı bir şekilde yaklaşıldığını göstermektedir. Son olarak 11-25 Ocak 2021 tarihlerinde Türkiye’ye gelen CPT’nin İmralı Adasını ziyaret etmeden dönmesi bizlere bir kez daha göstermiştir ki bu müdahale ve uluslararası komplo devam etmektedir.

Bu komplo ile Sn. Öcalan’ın fikirlerinin halklara ulaşması engellenmeye çalışılmakta ve demokratik özgür bir yaşamın önü kesilmek istenmektedir. Fiziki olarak her türlü temasın önüne geçilmesinin tek gerekçesi budur. Sn. Öcalan’ın ortaya koyduğu demokratik-ekolojik-kadın özgürlükçü paradigmasının yaşam bulması egemenlerin hala en büyük korkusu olmaya devam etmektedir. Fakat Rojava Kadın Devriminde olduğu gibi fiziken tutsak alınsa dahi Ortadoğu coğrafyası başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde bu paradigma etrafında yaşamlar inşa edilmeye çalışılmaktadır. Sn. Öcalan ideolojisi ile kadınlara, gençlere, farklı inanç ve kimlik topluluklarına özgür bir yaşamın umudu olmaya devam etmektedir.

Bugün açlık grevleri ile bu mutlak tecridi yıkmaya çalışan tutsakların inancı ve talebi bu umudun bir göstergesidir. Bütün hukuksuzluklara ve hak ihlallerine rağmen Sn. Öcalan’ın fikirlerinin milyonlarca insana aşıladığı bu umut ve özgür bir yaşam vaadi bugün tecride karşı direnen binlerce tutsağın varlığında yeniden yeniden kendisini göstermiştir.

Bizler 22 yıl önce başlatılan bu uluslararası komplonun devam ettiğinin bilincinde olarak açlık grevini devam ettiren bütün tutsakların taleplerini sahipleniyor ve tecrit yıkılmadan halklara özgürlük gelmeyeceğini yineliyoruz. Bir hukuksuzluk, insan hakları ihlali olarak, uygulanan bütün hukuksuzlukların meşru zemini yapılan İmralı tecridi yıkılmadan demokrasi ve adaletten söz edemeyiz. Kürt sorununun çözümünden söz edemeyiz.

Yerel ve uluslararası bütün güçlere çağrımızdır; İmralı bir mutlak tecrit sistemidir ve bir an önce lağvedilmelidir!

22.yılında yeniden Sn. Öcalan şahsında halklara dayatılan bu komployu lanetliyor, Sn. Öcalan’a ve bütün siyasi tutsaklara özgürlük diyoruz!

TJA

 

Uluslararası bir komplo ile 15 Şubat 1999 yılında Türkiye’ye teslim edilen Sayin  Abdullah Öcalan’a uygulanan komplo bugün hala devam ediyor.

Sn. Öcalan Ortadoğu’da emperyalist-kapitalist modernite güçlerinin uyguladığı ve toplumları parçalayan ideolojilerini ifşa etmiş, bu güçlerin sömürü sistemlerini kurma alanı olan Ortadoğu coğrafyasına ve halklarına özgür-eşit bir gelecek vadeden paradigmasını armağan etmiştir. Bu karşı çıkış ve özgürlük paradigması karşısında Türkiye ile ortaklık yapan uluslararası güçler bir komplo ile Sn.Öcalan’ı fiziken tutsak etmiş ve tutsaklık bugün yaşanan hukuksuzlukların “meşruluk” zemini haline getirilmiştir.

22 yıldır “Askeri Yasak Bölge” ilan edilen İmralı Cezaevinde bütün hukuk normları ve uluslararası sözleşmeler ihlal edilerek mutlak bir tecrit uygulanmaktadır. Telefon hakkı, ailesi ve avukatları ile görüşme hakkı, basın-yayına ulaşma hakkı tamamen elinden alınmış, tek kişilik hücresinde tecrit edilmiştir. Bütün tutsakların temel hakkı olan avukat ile görüşme hakkı fiili olarak 27 Temmuz 2011’de durdurulmuş, 8 yıl sonra ilk kez 2 Mayıs 2019 tarihinde açlık grevlerinin neticesinde 4 kez daha görüşülebilmiş, sonrasında avukat görüşü yeniden fiili olarak askıya alınmıştır. 2020 yılı içerisinde sadece iki kere telefonda ailesi ile görüştürülmüş, en son kendisinden 10 ay önce pandemi tehdidi üzerine 27 Nisan 2020 yılında haber alınabilmiştir. CPT tarafından hazırlanan raporlarda bunun bir insan hakkı olduğu defalarca dile getirilmesine rağmen ne CPT ne AİHM ne uluslararası güçler bu hukuksuzluğun ortadan kaldırılması için herhangi bir yaptırım uygulamamış, bu hukuksuzluğa göz yumulmuştur. CPT’nin temel görev alanı olan işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamelenin önlenmesidir. Bu muamelerlein hepsi çok derin bir şekilde 22 yıldır İmralı Adası’nda uygulanırken CPT’nin açık bir şekilde sessiz kalması uluslararası güçlerin etkisi olduğunu, İmralı Adasına karşı ayrımcı bir şekilde yaklaşıldığını göstermektedir. Son olarak 11-25 Ocak 2021 tarihlerinde Türkiye’ye gelen CPT’nin İmralı Adasını ziyaret etmeden dönmesi bizlere bir kez daha göstermiştir ki bu müdahale ve uluslararası komplo devam etmektedir.

Bu komplo ile Sn. Öcalan’ın fikirlerinin halklara ulaşması engellenmeye çalışılmakta ve demokratik özgür bir yaşamın önü kesilmek istenmektedir. Fiziki olarak her türlü temasın önüne geçilmesinin tek gerekçesi budur. Sn. Öcalan’ın ortaya koyduğu demokratik-ekolojik-kadın özgürlükçü paradigmasının yaşam bulması egemenlerin hala en büyük korkusu olmaya devam etmektedir. Fakat Rojava Kadın Devriminde olduğu gibi fiziken tutsak alınsa dahi Ortadoğu coğrafyası başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde bu paradigma etrafında yaşamlar inşa edilmeye çalışılmaktadır. Sn. Öcalan ideolojisi ile kadınlara, gençlere, farklı inanç ve kimlik topluluklarına özgür bir yaşamın umudu olmaya devam etmektedir.

Bugün açlık grevleri ile bu mutlak tecridi yıkmaya çalışan tutsakların inancı ve talebi bu umudun bir göstergesidir. Bütün hukuksuzluklara ve hak ihlallerine rağmen Sn. Öcalan’ın fikirlerinin milyonlarca insana aşıladığı bu umut ve özgür bir yaşam vaadi bugün tecride karşı direnen binlerce tutsağın varlığında yeniden yeniden kendisini göstermiştir.

Bizler 22 yıl önce başlatılan bu uluslararası komplonun devam ettiğinin bilincinde olarak açlık grevini devam ettiren bütün tutsakların taleplerini sahipleniyor ve tecrit yıkılmadan halklara özgürlük gelmeyeceğini yineliyoruz. Bir hukuksuzluk, insan hakları ihlali olarak, uygulanan bütün hukuksuzlukların meşru zemini yapılan İmralı tecridi yıkılmadan demokrasi ve adaletten söz edemeyiz. Kürt sorununun çözümünden söz edemeyiz.

Yerel ve uluslararası bütün güçlere çağrımızdır; İmralı bir mutlak tecrit sistemidir ve bir an önce lağvedilmelidir!

22.yılında yeniden Sn. Öcalan şahsında halklara dayatılan bu komployu lanetliyor, Sn. Öcalan’a ve bütün siyasi tutsaklara özgürlük diyoruz!

TJA

You may also like...