Sara’lardan Evin’lere Büyüyen Mücadele

Basına ve Kamuoyuna

Sara’lardan Evin’lere Büyüyen Mücadele

Jin Jiyan Azadi felsefesi bugün dünyanın her yerinde yankılanarak erkek egemen sisteme korku salmaya devam ediyor. Tarihsel süreç içerisinde erkek egemen gerici yoz iktidarların geçmişten bugüne en büyük korkusu kadınların özgürlük mücadelesi olmuştur.

Kadının başkaldırısı karşısında hiçbir zaman ayakta kalamayan faşist iktidarlar sonlarının kadın mücadelesi ile geleceği korkusu ve telaşıyla kadın özgürlük mücadelesine pervasızca saldırmışlardır. Bu saldırılar faşizm dönemlerinde yoğunlaşmakla birlikte her dönem devam etmiştir. Tarihsel süreçte öncü kadınlara yönelik siyasi cinayetlerin arkasında yatan gerçeklik de bu olmuştur.  Erkek egemen sistemin iktidarları değişse de zihniyeti hep aynı kalmıştır. Bu zihniyetin bilinçaltı ile saldırılar geliştirilmiştir. Dominik’te Mirabel Kardeşlerin Trujillo iktidarı tarafından katledilmeleri, Almanya’da Roza Lüksemburg’un devrim karşıtları tarafından vahşice katledilmesi gibi sayısız siyasi cinayetler işte bu tarihsel gerçekliğe dayanmıştır.

Faşizmin “önce kadınları vurun” ifadesinin karşılığı kadın mücadelesi ve direnişinin toplumsallaştırıcı özelliğinden duyulan korkudur. Paris’te, Silopi’de, Süleymaniye’de ve daha birçok yerde Kürt kadın özgürlük mücadelesinin öncüsü olan kadınlara erkek egemen iktidarların zihniyetiyle gerçekleştirilen katliamlarda bunun en açık göstergesidir.

Nitekim tarihler 9 Ocak 2013’ü gösterince bu karanlık zihniyet bir kez daha hortlamış ve bu sefer ki adres daha öncede siyasi cinayetler konusunda sabıkası olan Paris’te gerçekleşmiştir. Kürt ve kadın özgürlük mücadelesinin üç kuşak temsilcileri Sara, Rojbin, Ronahi MİT tarafından görevlendirilen Ömer Güney tetikçisi tarafından vahşice katledilmiştir. Bu katliamın devletlerarası çıkar ilişkileri üzerinden yapılan kirli ittifaklar eliyle gerçekleştirildiğini çok iyi biliyoruz. Katliam da yaşamını yitiren kadın devrimci Sakine Cansız şahsında kadın özgürlük ideolojisi ve çizgisine yönelik bir saldırı gerçekleştirilmek istenmiştir.

Katliamın üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen, delillerin tüm çıplaklığı ile AKP iktidarı ve MİT’i gösterdiği halde olayın hala aydınlatılmamış olması da Fransa hükümetinin açık suç ortaklığının göstergesidir. Arkasındaki güçler bu kadar açık olmasına rağmen 9 Ocak Paris katliamı hala aydınlatılmayı beklerken 5 Ocak 2016 tarihinde öz yönetim direnişlerinin öncüsü TJA aktivisti Sêvê, Pakîze ve Fatma Silopî’de vahşice katledilmiştir. Botan’ın direniş kültürünün sembol isimleri olarak sonsuzluğa uğurlanan yoldaşlarımızın mücadele mirasını ise bugün bütün kadınlar direnerek omuzlamıştır.  Saraların, Sêvêlerin inancından direnişinden bir adım geriye düşmeyen yoldaşları olan ve kadın hakikatini dile getiren Jineoljinin yılmaz bir emekçisi Nagihan Akarsel gibi. Nagihan Akarsel Süleymaniye’de karanlık zihniyetin tetikçilerin sıktığı 11 kurşun ile katledildi. Nagihan’a sıkılan kurşunlar kadın özgürlük mücadelemize, Jineolojinin hakikatine sıkılmıştı.  Hakikati susturmak, zihniyetlerini yaymak isteyen işte bu karanlık güçlere yine en büyük cevabı hakikati yazmaktan, söylemekten ve mücadeleyi büyütmekten asla vazgeçmeyen kadınlar vermiştir. 

Çünkü bizler şunu çok iyi biliyoruz ki; bu saldırılar ile Kürt kadınlarını inancını geçmişini, hafızasını, mücadelesini kesmek ve verdikleri özgürlük mücadelesi bastırılmak istenmiştir.  9 Ocak katliamı aydınlatılmayı beklerken 23 Aralık 2022’de yine Paris’te Ahmet Kaya Kültür evine yönelik gerçekleştirilen faşist saldırıda bu gerçekliği açıkça ortaya koymuştur.  İŞİD karanlığına karşı savaşmış, tüm ömrünü özgürlük mücadelesine adayan Evîn Goyî ve yoldaşları, sazıyla sözüyle halkının sanatçısı Mîr Perwer ile yurtsever halkın emekçisi Abdurrahman Kızıl katledilmiştir. Birinci Paris katliamında olduğu gibi 2. Paris katliamının da üstü kapatılmaya tetikçinin arkasında ki güçlerin karanlıkta bırakılmaya çalışıldığı tüm gerçekliği ile ortadadır.

Kadın özgürlük mücadelesinde öncü konumda olan kadınlara yönelik bu siyasi cinayetlerle kadın özgürlük çizgisinde mücadele eden biz kadınlara gözdağı verilmek istenmiştir. Yaşamı ve duruşu ile ölçü olan öncü kadınların hedef alınması tesadüf değildir. Faşist iktidarlar bu siyasi cinayetlerle kadın mücadelesini darbeleyerek böylece mücadele eden kadınlara geri adım attıracağı hesapları yaparak bizleri ve mücadelemizi etkisiz kılmayı hedeflemiştir. Tüm bu hesaplamalar kadın direnişi ve mücadelesi karşısında kaybetmiştir. Şehit Sara nasıl yaşamıyla duruşuyla etkileyerek özgür kadın kimliğinin timsali olmuşsa aynı şekilde şehadeti ile de kadınlar da özgürlük ruhu ve bilincini oluşturarak mücadelede ölümsüzleşmiştir. Bu nedenle biz kadınlar için özgürlüğün, aşkın, kavganın adı Sara yoldaş olmuştur. Heval Sara’nın yaşamı hep kavgaydı ve bunun hakkını vererek büyük kavgalarla soluk soluğa bunu yaşadı. Büyük kavgasına nice yoldaşlarını katarak özgülük yürüyüşüne yol aldırdı. Anlamlı yaşamın büyük kavgasını verirken yaşadığı zorluklar karşısında bir kere olsun tereddüt etmeyerek dik duruşu ile yürüyüşünü sürdürmüştür. Direnmenin etik ve estetiğini kendisinde yaratarak erkek egemen sistemle amansız hesaplaşmıştır. Bugün de kadın yoldaşları ondan aldıkları direniş mirası ile mücadeleyi büyütüyorlar.

Özgürlük aşkı ile anlamlı yaşamın büyük kavgasını veren sevda kadınları hayallerini rüzgârlara savurarak gittiler. Veda ederken bizlere geriye büyük bir direniş mirası bıraktılar. Biz kadın yoldaşları olarak anılarını mücadelemizde büyütürken özlemleri olan özgür yaşamı inşa etmek için özgürlük bilinciyle faşizmden hesap sormaya devam edeceğiz. Direnmenin etik ve estetiğini kendisinde yaratan Şehit Sara’dan anlamlı yaşamın büyük kavgasını veren tüm sevda kadınlarına saygı, sevgi, minnetle sözünüz sözümüz yolunuz yolumuzdur diyoruz.

Jin Jiyan Azadî

Tevgera Jinên Azad (TJA)

You may also like...