Zaman Dilin Özgürlük Zamanı!

Basına ve Kamuoyuna

Bugün 21 Şubat Dünya Anadil Günü. Bu vesile ile belirtmek isteriz ki tarihin en eski ve köklü dillerinden biri olan Kürtçe, devletçi sistemlerin baskı ve yok sayma politikalarına rağmen, tüm zenginliğiyle yaşama renk, yaşamımıza anlam katıyor. Kürt Dili özelinde görüyoruz ki ‘’ diller de direnir.’’ Yaşayan tüm diğer canlılar gibi. Diller de yaşayan varlıklardır ve her canlının özgürlük arayışı da kendi doğasındandır. 21 Şubat dolayısıyla, çok dilli, çok kültürlü, demokratik ulusun inşasına ne kadar ihtiyacımızın olduğunu da bir kez daha hatırlatmak isteriz.

6 Şubat sabahı halklarımızı büyük bir yasa boğan büyük bir depremle uyandık. Suriye ve Rojava’da da yıkıma sebep olan deprem, Türkiye’de 10 ilde etkili olup 3 ilde büyük kayıplara sebep oldu. Resmi kaynaklara göre 41.156 can kaybımız var. Yeri-zamanı hatta sonuçları üzerine bilimsel verileri ve uyarıları olan bu depremin “doğal afet” olarak değerlendirilmesi doğru olmaz. Bu deprem adeta merkeziyetçi devlet yapısı ve bürokrasinin içine girdiği krizin ve çöküşün dışa doğru bir patlamasıdır. Cumhuriyeti ve yüz yılını bilim ve felsefenin ışığında tartışmak, köklü sorunların çözümüne de katı sağlayacaktır. Demokrasiden azade oluşturulmuş Cumhuriyetin yarattığı zorunlu göç ettirmelerle, inkâr ve asimilasyon politikaları, Cumhuriyeti her yerinde açık yaralar bulunan bir bedene dönüştürmüştür. Türkleştirme politikaları çoğu zaman “modernleşme”, kimi zaman “ümmet birliği” propagandasıyla meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Asimilasyonun ilk hedefi çocuklar ve kadınlardır. Çocukların asimilasyon yolu ile kimliğinden ve kültüründen uzaklaştırılması ve devletin tekçi ve milliyetçi yapısının korunması temel hedeftir. Cemaat tarikat ve vakıfların Kürt halkının yaşadığı coğrafyada eğitim ya da sosyal hizmet adı altında yürüttüğü faaliyetlerde devletin kurumları ile organize oldukları bilinmektedir. Çocukların aile bağının koparılması ve asimilasyonunda resmi devlet sistemi de cemaatler gibi hareket etmektedir. Örneğin 1973 yılına kadar kurulan 59 YİBO’dan 55 inin Kürt illerinde kurulması, bunların bir kısmının askeri kışlalar ile aynı bahçeyi kullanması, kuruldukları yer itibari ile hafta sonu ve benzeri tatillerde çocukların aileye erişimlerinin zor olması YİBO’lar ile asıl hedeflenen şeyin asimilasyon olduğunu göstermektedir. AKP iktidarının getirdiği 4+4+4 eğitim sistemi ile 17.000 köy okulu kapatılmış, yoksul köy çocukları yatılı okullarda okumaya zorlanmıştır. Aileden koparılan çocuklar ana dillerinden de uzaklaştırılmış, derin bir kimliksizliğe itilmeye çalışılmıştır. Ana dilinde eğitimin birey ve toplum sağlığı açısından öneminin bilimsel olarak da belirlendiği günümüzde tüm bu taleplere duyarsız kalınmaktadır. Bunun yerine Kürtçe seçmeli diller arasına alınarak toplumun tepkisi hafifletilmeye çalışılıyor, fakat bunun da uygulanması çeşitli biçimlerde engelleniyor. Dil ve kültür üzerinden yapılan tüm bu ve benzeri baskılar ne halklara ne de tekçi-merkeziyetçi devlete hiçbir şey kazandırmamıştır. Aksine çok kültürlülüğün, çok dilliliğin ve çok dilde eğitimin ve yarattığı zenginlik darbelenmiştir. Bu açıdan Kürt kültürünün baskı ve sömürüye karşı direnişi tüm Anadolu ve Mezopotamya kültürleri için tarihi önemdedir.

Belirtmek isteriz ki toplumsal barışın teminatı için atılması gereken ilk ve en önemli adım Kürtçenin kullanımının önündeki engellerin kaldırılması ve eğitim dili haline getirilmesidir. TJA olarak kadın özgürlük mücadelesini toplumun dil-kültür mücadelesi ile bir görüyor,  çocuklarımızın özgür geleceğinin inşası için mücadeleye devam edeceğimizi belirtiyoruz. Başta Kürt halkını olmak üzere ortak yaşamı paylaştığımız diğer tüm Mezopotamya halkları ana dilleriyle yaşamakta ısrarcı olmaya çağırıyoruz.

Zaman Dilin Özgürlük Zamanı!

Dilimiz Varlığımızdır!

Jin Jiyan Azadî

Tevgera Jinen Azad (TJA)

You may also like...