İnsan Hakları Haftasına ilişkin yazılı basın açıklaması

BASINA VE KAMUOYUNA

 

İnsanın kendi anlam hakikatine varmasıyla toplumsal bilinç oluşmaktır. Böylece benliğinde kendini inşa süreci başlatmış olur. Bu bilinç ile eylem arasındaki sıkı bağ ile ilişkilidir zira bilinen ne ise eylenen de odur. Tüm tarihsel süreçlerde insanın kendi olma serüveni incelendiğinde milyarlarca yılın insanda bir birikim ve de aşkın bir oluş halini taşıdığı aşikârdır. Gelinen aşamada çağın gerçekliği insanın kendinde taşıdığı hakikate ayna tutmaktadır. Nitekim tarihsel toplumsal süreç içerisinde 5 bin yıllık uygarlığın sömürü düzeninin ulus devletle cisimleşen tekli merkeziyetçi uygulamalarıyla farklılıkların tehdit olarak algılandığı inkar ve imha siyasetiyle soykırımların geliştirildiği zamanları yaşıyoruz. Devletin kök hücresinin olduğu Ortadoğu coğrafyası bugün de ulus devlet kötülüğü eliyle halkların, inançların, kültürlerin inkarı ve imhasıyla kan deryasına ve gözyaşına mahkum edilerek erkek egemen sistem sömürü düzenini sürdürmektedir. Şimdi de 3. Dünya savaşının yoğunlaştığı Kürdistan gerçeğinde Kürt kimliğinin inkârı ve imhası üzerinden soykırım sürdürülmektir. Erkek egemen zihniyetin gübreliğinde boy veren Daiş zihniyetinin tezahürü olan mevcut iktidar Kürdistan’da özel savaş politikalarıyla kolluk güçlerinin eliyle kadın kırımını toplum kırım olarak geliştirmektedir. Kürdistan’da yürütülen kirli savaşta başta kimyasal silah kullanmak suretiyle işgal saldırılarıyla Kürtler topraklarından göçertilerek demografyası değiştirilerek her türlü katliam geliştirilerek insanlık suçu işlenmeye devam edilmektedir. AKP-MHP iktidarıyla zirveleşen faşizm bir bütünen Kürt kimliğine doğasına savaş halini almıştır. Baskı ve zor aygıtıyla iktidarını ayakta tutmak için temel hak ve özgürlükler yok sayılarak toplum büyük bir kapatılmaya alınmıştır. Yine kadına yönelik taciz tecavüz saldırıları sıradanlaşarak kadın katliamları cezasız kılınarak temel hak ve özgürlükler yok sayılarak tam bir faşizm yaşatılmaktadır. Tüm bu saldırılar ve baskılar İmralı işkence sistemi üzerinden rıza üretilerek buradan tüm cezaevlerine ve topluma yayılmaktadır. İnsan olmanın farkını kadın kimliğiyle, ulusal kimliğiyle, çocuk, gençlik, inanç, kültür kimliğiyle taşıyan herkes yoğun bir saldırı ve derin bir kapatılmanın tehdidiyle her gün her biçimde yaşamaktadır. Kadınlar olarak örgütlü mücadelemiz ve kimliğimiz hedeflenerek her güne işkenceli gözaltılarla uyanarak ve torba dosyalar oluşturularak, bin bir emekle kazandığımız haklar yok sayılarak Nazi toplama kampına dönüşen zindanlara konularak etkisiz kılınmak isteniyoruz. Tüm dünyada 1948 den itibaren 10 Aralık insan hakları haftası’ vesilesiyle belirli çağrılar yapılmaktadır ancak yaşadığımız coğrafya her yıl binlerce cinsel, fiziksel, duygusal, ekonomik, psikolojik, kültürel saldırının liste başı olduğu açığa çıkan verilerle görülmektedir. Tüm bu yaşananlar karşısında duran, ahlaki ve politik mücadele veren ve bunun siyasetini yürüten Kürt kadınları ve Kürt halkı dilinin, siyasetinin inkarını devletin yönelimleriyle, sürgünde, cezaevinde, mahkeme salonlarında en yoğun haliyle bugün de yaşamaktadır. Özellikle Kürt Halk Önderi Sn. Abdullah Öcalan’la yürütülen görüşmelerin bitirilmesiyle beraber yoğunlaşan savaş atmosferi nedeniyle politika üreten, siyaset yapan başta kadınlar olmak üzere özgürlük ve demokrasi mücadelesini veren herkes erkek yargı şiddetiyle afaki cezalarla yıldırılmaya çalışılılıyor. Bu çerçevede Tja dönem sözcümüz Ayşe Gökkan’a 30 yıl, Leyla Güven arkadaşımıza 22 yılı aşkın bir şekilde ceza verildi. Biliyoruz ki insan hakları kendinde onuru, adaleti, eşitliği barındıran bir kapsama sahiptir. Bu noktada yinelemekten asla çekinmediğimiz temel hak ve özgürlük mücadelemizi vererek direnişimizi yükselteceğimizi ve hayatlarımızdan asla vazgeçmeyeceğimizi ifade ediyoruz. Verdiğimiz mücadele insan olmakta ve de insan kalabilmekte ısrar mücadelesidir. Haklarımızın bir haftayla hatırlanacağı bir zaman diliminden ziyade haklarımızın hayata karışacağı, özgür yaşamın hakikatle buluşacağı bütüncül bir yaklaşım olması gerekendir.

Bu çerçevede Tja olarak insanın haklarıyla insan olduğu gerçeğinden ve de insan kalma mücadelemizden vazgeçmiyoruz. Kadınlar olarak tüm baskı ve yönelimlere karşı kadın dayanışmasını büyüterek “birlikte daha güçlü” mücadele perspektifiyle ortaklaşarak yolumuza devam edeceğimizi yineliyoruz.

 

8.12.2021

Tevgera Jinên Azad (TJA)

 

Formun Altı

 

You may also like...