İzmir HDP İl Binasında katledilen kadın yoldaşımız Deniz Poyraz’a ithaf ettiğimiz raporumuz basın kurumları ile dijital olarak paylaşılacaktır.

Basına ve Kamuoyuna;

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddet ile Uluslararası Mücadele Gününe günler kala kadınlar olarak yine alanlarda, yine meydanlardayız. Dünyanın her yerinde kadınlar erkek egemenliğine, şiddete, iktidara, savaşlara karşı alanlarda kadın özgürlüğünü ve eşit bir dünyayı haykırmaya devam ediyor.

On yıllardır devam eden kadın özgürlük mücadelemiz ile bizler de Kürt kadınlar olarak alanlarda olmayı, her türlü erkek-devlet şiddetine karşı direnmeyi hiç bırakmadık.

Savaşın bütün yakıcılığı ile devam ettiği bu süreçte coğrafyamızda kadınlara yönelik her türlü şiddetin de giderek arttığını görüyor ve buna karşı direnişimizi büyütüyoruz.

Bugün Kürdistan coğrafyasında süren savaş sadece fiziki boyutu ile değil psikolojik, ekonomik, sosyal birçok yıkımı hedefleyerek gerçekleşmektedir. Özel savaş politikaları kapsamında özellikle genç kadınlar hedefe alınmakta, kirli yöntemlerle yok edilmek istenmektedir. Kürt toplumunun mücadeleler sonucu inşa ettiği, belli bir seviyeye getirdiği kadın özgürlük durumu hedefe alınmakta, kadın ve gençler üzerinden toplumun yapısı ile oynanmak istenmektedir.

AKP-MHP bloğu iktidar olduğu ilk günden beri kadın iradesini muhafazakâr, makbul kadın olarak tanıyacağını beyan etmiş, her adımında bunu hayata geçirmeye çalışmıştır. Kendine tehdit olarak gördüğü her süreçte önce kadın kazanımlarını hedefe oturtmuş, kadına yönelik şiddeti bu tehditlerden kurtulmanın bir yolu, yöntemi olarak görmüştür. Bugün bu yol ve yöntemlerin tümü kadın kırımının bir parçası olarak devam etmektedir. OHAL ile beraber kapatılan yüzlerce kadın kurumu, kadın aktivistlerin gözaltına alınması ve tutuklanması, kadınların KHK’ler ile işten çıkarılması, kayyımlar aracılığı ile kadın özgürlükçü yerel yönetim anlayışının hedef alınması, eş başkanlığın kriminalize edilmesi, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilmesi bu politikaların sadece birkaçı olarak hayata geçirildi. Bu coğrafyada yaşayan bütün kadınları etkileyen bu kararların yanı sıra devam eden savaş ve tecrit gerçekliğinde neredeyse her politikada olduğu gibi kadın politikasında da Kürdistan coğrafyası ayrı bir muameleye tabii tutuldu, tutulmaya devam ediyor.

Bu raporun yazılmasında da temel gerekçe olarak işlev gören bu özel politika bugün Kürt sorununun derinleşmesi ile beraber ortaya çıkan sonucun bir yansımasıdır. Güvenlikçi politikalarda ısrarcı olan iktidar zora dayalı savaşın yanı sıra toplumsal olarak da coğrafyamızda bir çökertme planı uygulanmaktadır. Toplumu çökertmek, politize damarını yok etmek, kimliğinden ve kültüründen azade yaşayan bir halk inşa edilmek istenmektedir. İmralı Adası’nda uygulanan mutlak tecrit ile beraber başta cezaevleri olmak üzere toplumun direniş damarları hedef alınmaktadır. Bir hukuksuzluk abidesi olarak İmralı Adası’nda uygulanan “istisna hali” toplumun geneline uygulanan bir politikaya dönüştürülmüş, “istisna” bir devlet geleneği olarak bütün cezasızlıkların dayanağı haline getirilmiştir.

Erkek egemenliğinden beslenen militarizm gerçekliği cezasızlık ilkesini arkasına alarak çifte bir şiddet zırhına bürünmektedir. Kürdistan coğrafyasında uygulanan kadına yönelik şiddet bu zırhın içerisinde şekillenmekte, kadınlar sadece erkek egemenliğine değil, bu egemenliğin en örgütlü hali olan ulus-devlete ve ona dayalı faşizm koşullarına karşı da direnmektedir.

Kadın özgürlüğünü sağlamak için mücadele eden kadınlar ise yargı tacizine maruz kalmakta, on yılları bulan hapis cezaları ile kadın mücadelesi cezalandırılmak istenmektedir. Birçok kadın aktivist bugün kadın mücadelesi yürüttüğü, 8 Mart’a, 25 Kasım’a katıldığı için gözaltına alınmakta, cezalandırılmaya çalışılmaktadır.

Bu raporumuzu Kürdistan’da artan bu şiddet furyasının boyutlarını, yöntemlerini kamuoyu ile paylaşmak için açıklıyoruz. Rapor hazırlama sürecimizde de gördük ki basına yansıyan, kamuoyunun bilgisi dahilinde olan durumların çok ötesinde bir durum ile karşı karşıyayız. Şehirlerimizde üniformalılar tarafından harekete geçirilen ve uygulanan, kadınları hedefe alarak pratiğe konulan bir özel savaş söz konusudur. Bu savaşın bir parçası olarak kadın kurumlarımızın çoğunun kapatılmış olması, aktivistlerimizin sürekli gözaltına alınıp tutuklanıyor olması her ne kadar rapor yazım sürecinde bilgiye erişim konusunda bizleri zorlasa da bu durumun bir şiddet hali olduğunu, aynı zamanda bununla da mücadele etmemiz gerektiği gerçekliğini bir kez daha bizlere gösterdi.

Raporumuz ile 2021 yılı Ocak-Eylül ayları içerisinde Kürdistan’da katledilen, şiddete maruz kalan kadınların bilgilerini ve devlet tarafından uygulanan kimi politikalar sonucu ortaya çıkan durumları sizlerle paylaşacağız. Raporumuzda da görüleceği üzere;

Tarihsel olarak inşa edilmiş erkek egemen zihniyet kadınları katletmeye ve yaşamdan koparmaya devam etmektedir. Bu katliam sadece fiziki boyutta değil, düşünsel ve duygusal boyutta da yaşanmaktadır. Kadınlar fiziksel olarak tehlikede olduğu kadar kimliğinden, kültüründen, politik tercihlerinden kaynaklı da cezalandırılmakta, yok sayılmaktadır. Bu politikalara karşı duran, mücadele eden, eşit ve özgür bir toplumu savunan kadınlar devlet eli ile yargı tacizine maruz kalmakta, her türlü kirli politikanın hedefi olmaktadır. Derinleşen tecrit koşulları hukuksuzluğu ve cezasızlığı meşrulaştırma aracı olarak kullanılmakta, Kürde ve Kürt kadınlara yönelik her bir devlet suçu “terör” adı altında aklanmaya çalışılmaktadır.

Karşısında direnen, örgütlü hiçbir güce tahammülü olmayan bu örgütlü erkek-devlet aklını tarihten tanıyor ve biliyoruz. Bedenleri çıplak teşhir edilen kadınlar, gözaltında tacize-tecavüze maruz kalan kadınlar, savaş gerçekliğinde göç etmek zorunda bırakılan ve yatak odalarına ahlaksız yazılar yazılan kadınlar, parti binasında katledilen kadınlar, intihara sürüklenen kadınlar… Tek başına erkek egemenliğinin değil, bu egemen aklın fetih politikasının da bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bizler Kürt kadınlar olarak nasıl ki dün bu politikalar karşısında baş eğmeyip toplumu kadın-erkek eşitliğine inandırdıysak bundan sonra da bu saldırılara karşı kadın özgürlüğü mücadelesinden vazgeçmeyecek, öz savunmamızı yaşamın her alanında uygulamaya devam edeceğiz.

İzmir HDP İl Binasında katledilen kadın yoldaşımız Deniz Poyraz’a ithaf ettiğimiz raporumuz basın kurumları ile dijital olarak paylaşılacaktır.

Yaşasın Kadın Mücadelemiz!

Jin Jîyan Azadî!

22.11.2021

Tevgera Jinên Azad

 

 

You may also like...