URFA’DAKİ TJA AKTIVİSTLERİMİZ VE İL KADIN PLATFORMUN ORTAK AÇIKLAMALARI

BASINA VE KAMOYUNA

15.03.2021 tarihinde  Suriye uyruklu 38 yaşında bir kadının Akçakale yolu üzerinde  nerdeyse tamamen yakılmış bir şekilde  cansız bedeninin bulunmuş olduğu haberi üzerine Şanlıurfa ve Türkiye genelinde sığınmacı kadınların nerdeyse her an  karşı karşıya kaldığı  psikolojik, ekonomik, fiziksel ve cinsel şiddetin farklı biçimlerinin azalması ve yok olması için bireylerin, toplumun, sivil toplum örgütlerinin ile devlet organlarının  bütün olarak  sorumluluklarının bulunduğunu hatırlatarak gerekli adımları atmaya çağırıyoruz.

Dünya genelinde kadına yönelik bir ayrımcılığın yoğun bir şekilde yaşandığı ancak savaş mağdurları olan kadın ve çocukların bu ayrımcılığı daha derin yaşadığı ortadadır. Nitekim ülkemizde geçici koruma altındaki 4 milyon Suriyeli sığınmacıdan kadınların payına ne yazık ki  ayrımcılık,  yabancı düşmanlığı, yoksulluk, ucuz işgücü, taciz, istismar, erken yaşta evlendirilme, ikinci bir  eş olarak evlenme, seks işçiliğine zorlanma, fiziksel  ve cinsel saldırı ve  ölüm  düşüyor. Savaş ve çatışma ortamlarından kaçmak zorunda kalan bu kadınlara yönelik cinsiyet eşitsizliği ile her tür şiddetin  artmasının en önemli sebeplerinden biri toplumun kadın bedenine yönelik mülkiyet algısı ile kadınlara yönelik cinsel saldırının yüzyıllardır bir savaş silahı olarak kullanılmasıdır. .

Göç eden kadınlar “mülteci” ve “kadın” olmanın güçlüklerini bir arada yaşarken yaşanan travma, barınma olanaklarının yetersizliği, ekonomik problemler ve eğitim yetersizliği gibi sağlıklarını olumsuz etkileyen pek çok durumla da karşılaşmaktadır

Suriyeli kadınlar ile yapılan görüşmelerden kadınların; herkes tarafından  hırsız olarak yaftalandığı,  her zaman herkesle cinsel ilişkiye açık oldukları şeklindeki yanlış  algıdan kaynaklı  Suriyeli olduklarını, kimliklerini gizlemek zorunda bırakıldığı, Kürtçe bilen kadınların kendilerini bu bölgeden bir yerden göç etmiş gibi davranarak zorunda bırakıldığını, erkeklerin bakışlarından rahatsız olarak sürekli taciz edildiklerini, tacizlere yalnızca ani tepkiler verilebildiklerini,  sürekli para karşılığı cinsel ilişki teklifleri edildiğini, yaşlı ve evli olan kişiler ile  ikinci eş olarak resmi olmayan evlilikler yaptırıldığını, istismar ve cinsel saldırılara maruz kaldıklarını,  istenmeyen gebelikler ile  doğum yapmak zorunda kaldıklarını, maddi imkansızlıklar yüzünden aile  bireyleri ile çevrenin de zorlamasıyla  fuhuşa  sürüklendüklerini dile getirmişlerdir. Çeşitli travmalar ve yoksulluk ile uğraşan bu kadınlar sınır dışı edilmekten korkarak, vatandaşları olmadıkları, resmi dillerini, hukuk sistemini bilmedikleri ve tercüman imkanına da çoğu zaman ulaşamadıkları bir ülkede haksızlığa uğradıklarında nasıl ve nereye başvurabileceğini bilmemektedir. Bir şekilde başvuru yapsalar  bile  bu başvuruların nasıl sonuçlanacağını bilmediğinden bu haksızlıklarla etkili bir şekilde  mücadele edememektedir.

Türkiye’de yapılan bir araştırmada göç eden kadınların %8’inin cinsel istismara maruz kaldığı belirtilmiştir Bir diğer çalışma ise kadınların %22.5’inin taciz ya da dışlanmadan yakındığını bildirmektedir Üstelik kadınların göç sırasında yanında kendilerini koruyacak bir erkek olması ümidiyle “hayatta kalmak için cinsel birlikteliği kabul etmek” zorunda oldukları ifade edilmektedir Şiddete maruz kalan mülteci ve genç kadınların bu durumu sessiz kalarak kabullendikleri belirlenmiştir. Nitekim  Türkiye’de çalışma veya oturma izni olmayan kadınların şikâyetçi olabilecekleri özel bir mekanizma da mevcut değildir. Fakat  şiddet karşısında sessiz kalma ve kabullenme bu tür olumsuz eylemleri kolaylaştırıcı, cesaretlendirici ve tekrarlayıcı bir duruma dönüştürebilir. Bu sebeple sığınmacı kadınlar özelinde tüm kadınları yaşadıkları bu sorunlar için sessiz kalmayarak kolluk kanalıyla veya baroların ve sivil toplum örgütlerinin sundukları hukuki yardım ile şikayette bulunmalarını ve bu eylemleri gerçekleştiren kişilerin ayrım yapılmadan gerekli işlemlerinin yapılarak cezalandırılmasını bunun için sığınmacılara tercüman  ve hukuk desteğe ulaşacakları yolların artırılması, var olan mekanizmaların da işlevsel hale getirilerek  çalıştırılması gerektiğini yineliyoruz. 18.03.2021

URFA TJA AKTİVİSTLERİMİZ VE İL KADIN PLATFORMU

You may also like...